Yeni sıra arkadaşım Bay BendenFarklı cidden adının hakkını
veriyordu. Onu biraz tanıtacak olursam eğer, dışarıdan bakıldığında çok sessiz,
sakin ve uysal bir görünüm verir. Oysa görünümün gerçek ile hiçbir alakası yok.
Zaten insanlar hakkında oldum olası yanılmışımdır, dışarıdan bakıldığında
kişinin nasıl biri olduğunu algılamam oldukça zordur. Ve Bay BendenFarklı da bu
konuda çoğu insanı yanıltabilecek bir kişiliğe sahip. Bana gelince insanların
yaşları konusunda bile sadece yaş aralığı verebilirim, net söylediğimde genelde
hataya düşerim. Fazlasıyla kötü bir gözlemci olduğum kanaatine varılabilir
buradan yola çıkarak. Özellikle hayatımın o dönemini koyu bir perdenin
arkasından yaşadığım varsayılırsa mazur görülebilir belki bu durum. Sıra
arkadaşımla kaynaşmamız çok uzun sürmedi. Çoğu konuda söyleyecek şeyleri olan,
samimi olduğu insanlarla her şart altında bir sohbet açmayı becerebilen bir
insandı. Samimi olmadıklarıyla da gayet iyi geçinebiliyor, düşüncelerini
karşıdaki kabul etmese bile net bir özgüven ve mantıklı açıklamalar ile ifade
ediyordu.
Sınıftaki genel olarak sessizliğe dayalı ruh hali yavaş
yavaş kaybolmaya ve yerini muhabbetlere, kahkahalara bırakmaya başlamıştı. Ben ise
hala değişime ayak uydurmaya çalışıyordum, yeni insanlar ile tanışmanın verdiği
heyecan ve eski arkadaşlıklar ile aradaki bağı devam etme isteği üzerimdeydi.
Sık sık ilkokuldaki en yakın arkadaşım ile mesajlaşıp birbirimizi ne kadar
özlediğimizi söylüyorduk. O arkadaşım ve ben bambaşka çevredeki, bambaşka
liselere gitmiştik. Hem yol yakınlığı, hem de eğitim, kafa ve görüş yakınlığı
olarak… Eski sınıfımdaki diğer herkes ise ilkokula en yakın düz liseye gitmişti
ve herkes birlikteydi. Onları bir ara ziyaret etme düşüncesi yavaş yavaş
filizlenmeye başlamıştı, çünkü o güne kadar dışarıda oturup bir şeyler yapmak
gibi bir alışkanlığımız hiç olmamıştı. Bu konuda ne onlarda ne de bende böyle
bir istek vardı. Sanki arkadaşlar ile yalnızca okulda görüşülebilineceğini
düşünüyorduk.
Ders aralarında okulun ilk günlerinde tanışıp aramın iyi
olduğu Bayan Üçüncü ve ortak arkadaşımızın oturduğu sıraya gidip onlarla
muhabbet ediyordum. Her şeye ikisi birlikte karar vermeye başlamışlardı yavaş
yavaş, kızların o bilindik her yere birlikte gitme alışkanlığı baş göstermişti.
Tuvalete, koridora, kalorifer peteği yanına, pencere önüne, kantine, bahçeye ve
aklınızın gelebileceği her yer beraber gitme isteği… Bir yere giderken sürekli
bana da sesleniyorlardı ve ben bu durumun ne kadar gülünç olduğunun henüz
farkında değildim. Biraz yadırgıyordum ama henüz bu konuda sitem edecek kadar
samimiyet kurmamıştık. Örneğin ben tuvalete, fotokopiye giderken ya da
öğretmenler odasına giderken kimsenin yoldaşlığına ihtiyaç duymuyordum. Ama
diğer iki arkadaşımın tek başlarına bir şey yapması sanki mümkün değildi.
İlerleyen günlerde tuvalete birlikte gitmekten ciddi anlamda sıkılmaya
başlamıştım. Çok hassas bir burnum vardır ve duyumsadığım her kokuyu onun
katları şeklinde arttırıp hissedebilirim. Ve lise tuvaletlerini az çok tasavvur
edebilirsiniz, çoğu zaman ne kadar havasız ve iğrenç koktuğunu, insanın neden
girmek istemeyişinin nedenleri gözünüzde canlandırabilirsiniz.
Erkekler tuvaletinde durum nasıl bilmiyorum ama kızlar
tuvaletinde bir de sosyal bir ortam havası vardır. Açıklamak gerekirse
sevgilisi ile kavga etmiş, arası bozulmuş bir kızın tüm arkadaşlarıyla birlikte
ilk uğradığı yer tuvalettir, hoşlandığı çocuk ile karşılaşmış ya da bu konu ile
ilgili anlatılacak bir şey varsa ve vakit kısıtlı ise genelde tuvalete gidilir,
can sıkıntısından ağlamak isteyen kız da tuvalete gider, en yakın kız
arkadaşına diş bilemiş kızlar da ona hak veren kızlar ile tuvalete gider,
makyaj yapanlar, tuvaletteki kalorifere yapışanlar falan derken genel olarak
tuvalet ve kızlar arasındaki ilişki: kızlar lisede tuvalete gider. Hem de her
türlü sosyal, duygusal durumda bu görevi hakkıyla ve belli bir bilinç ile
yerine getirirler. Ben de tuvaletin kokusundan ve hoşlanmak bir yana dursun,
bende buram buram kaçma isteği uyandıran bu topluluğu nefes almak istediğim her
tenefüs arasında görmekten usanmak üzereydim. Ama durumun saçmalığını karşı
tarafa açıklamak hiç kolay değildi, bunun için ders araları genelde böyle
geçiyordu. Bir de sınıfın o dönem nasıl bir ruh halinde ve karakterde olduğunu toy
halimle bir türlü tahlil edemediğim bir grubu vardı. Sonradan anlayacağım
kadarıyla hiçbiri boş insanlar değillerdi, hepsinin belli yetenekleri,
hoşlandığı şeyler, uğraşları vardı. Üniversitede gördüğümüz çabucak kaynaşan
bohem gruplara benzetiyorum şimdi biraz biraz. Vaktimi bazen onlarla geçiriyordum.
Ama çok ilginç geliyorlardı sürekli, kendi kafasındaki kıyafet tasarımları yapan,
her zaman elinde Vogue dergisi olan, boynu bükük ateşli komünizm savunucusu
olan, faşizmden nefret edip kendi ait olduğu insan ırkı konusunda üstün
düşünceleri olan falan falan derken hayli karışık bir topluluktu. Yavaş yavaş
insanları tanımaya başlıyordum, dostluklar kurulmaya başlıyordu ve ben tam bu
noktada koptum. Öyle bir kabuğuma çekildim ki kimse kurtaramazdı beni. Evde ve
bende ilginç sorunlar ortaya çıkmaya başladı.
İlginç bir ergenlik döneminin eşiğindeydim artık. Benden
altı yaş küçük kardeşimin yaptığı her hareket dünyadaki en aptal davranış
olarak gelmeye başlamıştı. Anneme ve babama kızgındım. Hatta babamdan nefret
ediyordum. Annem hiçbir şeyi umursamıyordu, hiçbir şey bilmiyordu, anlamıyordu,
anlaşamıyordu, beklentileri çok farklıydı. En büyük çocuğuydum ve ergenlik denen
şeyin ne olduğunu annem daha önce bu kadar net görmemişti. Aramızdaki kuşak
farkı çok derindi. Annem kırkını, babam ise elliyi geçkindi. Aramızda yarım
asır vardı ve ailem bu açığı kendi hayat şartlarından dolayı kapatamamışlardı.
Kendi çocuklarının bir anda nasıl bir sinir topu, sorun makinesi haline
geldiklerini anlamıyorlardı. Onlar için suçlu bendim ve benim için de suçlu
herkes ve her şeydi. İlk sınavlar gelmişti, ben kafamı toplayamıyordum.
Sınavlarım kötü geçiyordu, eskiden dersler konusunda var olan kendime güvenim
sarsılmaya başlamıştı.
Sorgulamak istiyordum var olan her şeyi, gelenekler neden vardı? Gelenekleri yıkmak ne demekti? Tanrı var mıydı? Tanrı mıydı yoksa Allah mıydı? Neden Tanrı denilince dindar biri sinirleniyordu? Her şey kesin olabilir miydi? Ya da her şeyin belirsiz olması mümkün müydü? Evren neydi, var oluşu neye dayanıyordu? Diğer dinler nasıldı? İnsanlar neye inanıyordu? İnançlarını nasıl yaşıyorlardı? Diğer kültürler nasıldı? Ve kafamda tonlarca soru oluşmaya başlamıştı. Bu soruların oluşmasında beni farkında olmadan yönlendiren sevgili sıra arkadaşımın da payı vardı. Kafamın çalıştığını hissediyordum fakat esasen bir çözüm yolunu bulma ihtimali yoktu çoğu soruma karşılık. Evdeki herkes ile kavga ediyordum. Huzursuzdum sürekli, eve gelince dışarıdaki sakinliğimden eser kalmıyordu. Ama evdeki özel durumumdan hiç kimseye bahsetmiyordum. Hem utanıyordum bu sorunlardan hem de bu konuda dertleşebileceğim kimse yoktu. Kimsenin özelime ve derinime inmesini, beni tam anlamıyla açıkta bırakmasını istemiyordum. O zamanlar bu kadar temkinli davranmak sonradan işime yarayacaktı. Ben böyle çalkalanırken günlük sıradan tuvalet rutinimizi etkileyecek bir şey oldu:
Sorgulamak istiyordum var olan her şeyi, gelenekler neden vardı? Gelenekleri yıkmak ne demekti? Tanrı var mıydı? Tanrı mıydı yoksa Allah mıydı? Neden Tanrı denilince dindar biri sinirleniyordu? Her şey kesin olabilir miydi? Ya da her şeyin belirsiz olması mümkün müydü? Evren neydi, var oluşu neye dayanıyordu? Diğer dinler nasıldı? İnsanlar neye inanıyordu? İnançlarını nasıl yaşıyorlardı? Diğer kültürler nasıldı? Ve kafamda tonlarca soru oluşmaya başlamıştı. Bu soruların oluşmasında beni farkında olmadan yönlendiren sevgili sıra arkadaşımın da payı vardı. Kafamın çalıştığını hissediyordum fakat esasen bir çözüm yolunu bulma ihtimali yoktu çoğu soruma karşılık. Evdeki herkes ile kavga ediyordum. Huzursuzdum sürekli, eve gelince dışarıdaki sakinliğimden eser kalmıyordu. Ama evdeki özel durumumdan hiç kimseye bahsetmiyordum. Hem utanıyordum bu sorunlardan hem de bu konuda dertleşebileceğim kimse yoktu. Kimsenin özelime ve derinime inmesini, beni tam anlamıyla açıkta bırakmasını istemiyordum. O zamanlar bu kadar temkinli davranmak sonradan işime yarayacaktı. Ben böyle çalkalanırken günlük sıradan tuvalet rutinimizi etkileyecek bir şey oldu:
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder