9 Şubat 2016 Salı

Dalgaların Sesini Anlatabilen Yazar : Yukio Mişima

Yukio Mişima yirminci yüzyıl Japon edebiyatının en büyük temsilcilerinden, gerçek adıyla Hiraoka Kimitake’dir. Babasının yazar olmasına karşı çıkması sebebiyle takma adıyla pek çok alanda eserler vermiştir. Ama adının asıl duyulduğu alan edebiyattır.

Mişima ilk romanı Tōzoku'yu (Hırsızlar) 1946 1948'de yayınlamıştır. . Fakat asıl ününü bu eserinin ardından çıkan ve otobiyografik bir çalışma olan Kamen no Kokuhaku (Bir Maskenin İtirafları) ile kazanmıştır ve 24 yaşında büyük bir ün kazanmıştır. Nobel Edebiyat Ödülü’ne üç kez aday gösterilmiştir, fakat ödülü yakın arkadaşı Yasunari Kavabata almıştır. Mişima öykülerini kurarken insanın aklını darmaduman ederken ayrıntılara verdiği önem ve betimlemeleriyle okuyucuya başka bir bakış açısı sunar. Şu ana kadar Türkçe’ye yedi eseri Can Yayınları tarafından çevrilmiştir. Kişisel olarak beni en çok etkileyen ve en sevdiğim kitabı Dalgaların Sesi’dir. Balıkçılık ile geçinen sakin ve küçük bir Japon adası olan Uta-Jima’daki hayatın akışını ve saf bir aşkı konu alıyor. Kitabı okurken rüzgarın dudaklarınızı çatlattığını, güneşin ve denizin tuzunun teninizi yaktığını, dalga seslerinin kulaklarınızda yankılandığını hissediyorsunuz. Başkahraman doğanın ona söylediği şarkıyı duyup yeni yetmelikten, kendi iradesine güvenen bir adam oluşunu yavaş yavaş, şarkılar söylerek anlatıyor Mişima.

Yukio Mişima’nın sadece hayatı ve görüşleri bile insanları derinden etkileyebilecek bir tablodur. Mişima 12 yaşına kadar babaannesi Natsu’nun yanında yaşar, dışarı çıkmasına ve başka çocuklarla oynamasına izin verilmez. Natsu, Mişima’nın karakterini oluşturacak temel yapıtaşı olacaktır. Mişima’nın Japon değerlerinin ateşli savunucusu olmasının, hayatının ve ölümünün nedenlerinin Natsu’nun üzerinde bıraktığı büyük etkiden doğduğu anlaşılacaktır. Natsu, samuray aile geleneğinden bir aileye mensuptur ve evlendikten sonra da bu geleneklere bağlı kalmıştır. Mişima da yıllar sonra Japon değerlerinin “modernizm” ile çürütülmesine karşı net bir tavır almış ve samuray geleneğini savunmuştur. Hatta bu yolda kılıç ve dövüş ustası da olmuştur.

Mişima’nın samuray değerlerinin yanında başka bir bağlılığı da Japon İmparatoru’naydı. Fakat 124. Japon İmparatoru Hirohito, II. Dünya Savaşı’ndan sonra geleneksel Japon inancına göre gücünü güneşten alan mertebesini bırakarak Mişima’yı büyük bir hayal kırıklığına uğratmıştır. Ayrıca dönemin Japonya’sının siyasi karışıklarını ve eski düşmanı ABD ile antlaşmalar aracılığıyla bağlanmış olmasını hoş karşılamamıştır.

Askerlikten çürük raporu ile muaf olan Mişima, o zaman büyük bir sevinç yaşayan bir adam iken yıllar sonra ülke yönetiminin eski düşmanın yedeğinde bir siyaset yolu izlemesini kabul edemeyecek seviyeye gelecek ve yüz kişilik gelenekçi bir ordu kurup Samuray yasalarına bürünecektir. Bu ordu ile Savunma Bakanlığı’nı basacak; ölümü onun siyasi manifestosu olacaktır.

Bu yüz kişilik orduyu kendi cebinden askeri bir eğitim verdiği “Kalkan Derneği” (Tate no Kai) bünyesinde eğitir. Mişima’nın ağzından örgüt şöyle tanımlanır: 

Kalkan Derneği bekleme durumunda olan bir ordudur. Günümüzün ne zaman geleceğini bilmek imkansız. Belki hiçbir zaman, belki de yarın. Oraya kadar hazır olda kalıyoruz. Sokaklarda göster i yapmak yok, Molotof kokteylli ya da taşlı kavgalar yok. En son ve en beter ana kadar, eylemlerle şerefimizi tehlikeye atmayı reddediyoruz. Zira dünyadaki en küçük ve ruhuyla en büyük orduyuz.” Bu süreçte Mişima artık hayatının son demlerini yaşamaya başlamıştır.
Mişima’nın öldüğü sabah üç arkadaşı ile birlikte Savunma Bakanlığı’nı bastılar ve bir generali rehin alıp sandalyeye bağladılar. Bakanlıktaki bütün birliklerin dışarıda toplanmasını yoksa generalin öleceğini bildirdiler. Bunun sonunda Mişima toplanan bu kalabalığa manifestosunu sundu. 
Biz Japonya’nın refah sarhoşu olduğunu ve ruhsuzluk içinde mahvolduğunu görüyoruz. Ona kendi suretini tekrar göstereceğiz ve bunu yaparak öleceğiz. Sizin için ruhun öldüğü bir dünyayı kabullenirken sadece yaşamanın önemli olması mümkün müdür? …”  
Aşağıdaki kalabalıktan yuhalamalar, küfürler yükselmeye başlar. Bunun üzerine Mişima geleneksel Japon intihar yöntemi ile intihar eder.

Ölümü sonrası annesinin “Ona acımayın. Hayatında ilk kez yapmayı arzu ettiğini yaptı.” Sözleri Mişima’nın duygusal alt yapısını anlamak açısından önemlidir.

Eğer Bestseller’den sıkılıp artık kaliteli kitaplar okumak istiyorsanız Mişima güzel bir adres. Mişima’nın kitaplarına baktığınızda daha önce de bahsettiğim gibi yeşilliğin, saflığın, mütevazılığın resmine bakarken buluyorsunuz kendinizi. Yazar kitaplarında öyle bir bambaşka ve temiz dünya yaratıyor ki, kendi dünyasını bile içine almıyor. Bunun için Mişima’yı bu şekilde hatırlamanız ve okumanız dileğiyle.

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder