6 Şubat 2016 Cumartesi

Duyguların Psikolojisi





Kitap Adı: Duyguların Psikolojisi

Yazar: Nevzat Tarhan

Sayfa Sayısı: 240

Okuduğum Yayınevi: Timaş
Basım: 16 / 2014
Prof. Dr. Nevzat TARHAN tarafından kaleme alınmış ve dört bölümde duygulara yaklaşımı anlatan bir kitap. Önsözünde dikkatimi çeken Edison’dan yaptığı alıntı oldu. “En büyük icat ottur, bizim yaptığımız icat ve keşifler mevcudu göstermektedir.” Açıkçası önsözde yazarın karşıma Edison ile çıkması ve yazarın hakkındaki dedikodular kitaba biraz önyargıyla yaklaşmama neden oldu. Ama ilerledikçe kullandığı dil ve açtığı ufuk bu önyargıyı yıktı. Salt olarak kitaba bakıldığında insana duyguların hayatımızın neresinde olduğunu, bakış açımızın ne kadar kısıtlı olduğunu ve kötü duygular diye adlandırdığımız; kin, nefret, bencilliğin her zaman “kötü” olmadığını anlatıyor.

Kitabın ilk bölümünün başlığı “Duygular”. Bu bölümde daha çok duyguların biyolojik temellerinden, sağ beyin-sol beyin-ön beyin kullanımlarının birbirleriyle olan ilişkilerinden, sezgisel duygu ve altıncı his ilişkisinden bahsediyor ve davranış zekâsı olgusunu ele alıyor. Beynimizin duyguların oluşmasında kaynaklık mı, yoksa aracılık mı yaptığının üzerinde duruyor. Bölümde en çok ilgimi çeken kısım “Acı, insanı değişime götürür” başlığı oldu. İnsanın üzüntü duygusunu, değişim için itici güç oluşturduğunu biyolojik bir dille anlatmış Tarhan.

İkinci bölüm ise “Olumlu Duyguların” kısmı.



“Kâinatı sevgi yönetiyor.”
Dante


Sevginin zıddı nedir? Bu soruya genelde nefret diye cevap verilir. Bu bölümde Tarhan, sevginin zıddının korku olduğunu, sevgi azaldıkça korkunun da artacağından bahsetmiş. Sevgiyi bağlılık ve değer ilişkileriyle birlikte inceleyen yazar sadece aşktan değil sevginin getirdiği güven, merhamet ve şefkat duygularını da ele almış. Ayrıca bölümde Mevlana’dan, Dante’den, Eric Fromm’dan alıntılar da bulunmakta. Bu alıntılar da kitaba ve anlatıma zenginlik katmış. İlk bölümde acı, insanı değişime götürür düşüncesiyle yola çıkan yazar bu bölümde insanın acıdan kaçma dürtüsünü ele almış. Açıkçası iki bölümü birleştirip sentez etmesini isterdim ama ayrı ayrı ele alınmış iki konu da.

Olumlu duygulardan sonra, üçüncü bölümde karşımıza olumsuz duygular çıkıyor. Bölüm yoğun bir şekilde empati yoksunluğunun üzerinde duruyor. Özellikle bencilliğin bu yoksunluğa yola açtığını belirtirken bencilliğe de“sosyal kanser” adı veriliyor kitapta. Ardından bencilliğin iyi taraflarına değiniliyor. Aklın önüne geçmediği ve doğru yorumlanıldığı sürece bencilliğin de önemli olduğu vurgulanmış. Hırs, gurur ve kibirle devam eden anlatımda kibrin ilacı tevazu olarak gösteriliyor ve zıddı olarak da düşük benlik algısı tanımlanıyor. Utangaç olmanın sevimlilik belirtisi olduğundan bahsedilirken utanmanın yok olmasının bencilliğe, empati yoksunluğuna ve sorumsuzluğa sürüklediğini anlatan yazar, gereğinden fazla utanmanın ise karşımıza “sosyal fobi” olarak çıkacağını gösteriyor.

“İntikam adil değildir, kaybedileni geri getirmez.”


Kitabın son ve dördüncü bölümünde ise duygusal zekâya yer veriliyor. Duygusal analiz yapan kişinin kendine sorması gereken soruların üzerinde duran yazar, Batı ve Doğu öğretilerine bu bölümde oldukça yer vermiş. Duygusal zekâyı Doğu’nun ve Batı’nın değerleriyle yeniden yorumlamış. Ana fikir olarak ise Batı’nın yönteminin Doğu’nun felsefesiyle yorumlanması gerektiğinin üzerinde durmuş.

Benim kitapta en beğendiğim bölüm ise sonsöz: Ferrari’yi kalben terk etmek.

Robin Sharma’nın “Ferrarisini Satan Bilge” kitabına biraz taş getirse de yorum olarak gerçek çözümün Ferrari’yi satmak değil; sahibi olduklarımızın fazlasını insanları mutlu etmek için kullanmak olduğunu söylüyor.

Duygularımızı anlamada ve yorumlamada faydasının fazla olduğunu düşünüyorum, keyifli okumalar! :)

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder