6 Şubat 2016 Cumartesi

Bayan Nobody-1 Olmak

Hayatta birçok dönüm noktası vardır. Ve her dönüm noktasının kendine has özellikleri, birbirinden farklı keskin kenarları, özünde başka duyguları barından bir havası vardır. Bugün de öyle bir gün sanırım. Bir dönüm noktası ve bu dönüm noktasının üzerinden vakit geçmeden, sisler dağılmadan ben kendi incelememi henüz yapamıyorum. Hala ruhum bedenimin üzerinde kurşun bir yelek gibi, söylemek istediğim şeyler boğazımda ve gözlerimde düğümlenmiş durumda. Ama onları açığa çıkartmamak konusunda oldukça iyiyimdir, o düğümler asla dışarıya açılmayacak biliyorum. En azından bu dönüm noktası için.

Bir tartışmanın ve benim gözlemlediğim kadarıyla bir savaşın ortasında insan çoğu kez tarafsız kalamaz. Karşınızdaki insan için tarafsızlık bile aslında bir tarafın daha çok hakkını savunur ve yine ona göre kendi için önemli olan düşüncenin hakkını daha az verir. Bunun için tarafsızlık yeleği çoğu zaman sizi bu konuma gerçekten taşımaz.

Ve sevmem gereken insanlarla, çok yakın olmam gereken insanlarla birlikteyken kendimi bir anda bu savaşın içinde buluyorum. Bu öyle bir savaş ki dost denilebilecek hiç kimsenin olmadığını düşünüyorsunuz o an. Özellikle karşınızdaki kişi on dört yaş dolaylarında bir ergen ise vay halinize. Her ergenlik çağındaki insan için demiyorum ama en azından benim tanıdığım ergen kişiyi gerçekten anlamıyorum. Açılmamakta da kendisi oldukça ısrarlı ve bu kişinin kardeşim olduğunu düşündükçe kimi zaman büyük bir üzüntü duyuyorum. Onu anlamıyorum, hislerinin ne olduğunu, en sevdiği rengi, en sevdiği yemeği bilmiyorum. Bildiklerim hep olumsuz özellikler; kitap okumaz, film izlemez, herhangi kültürel aktiviteyi dünyanın en saçma uğraşı olarak görür. Acınası bir hayatın hayalini kurar, gerçekler belki benim acınası dediğim şeyler fakat insan çok genç bir yaşta hayatın ana damarlarını kesip atamaz, atmamalı. Bu yıllarda yollar çok bulanıktır, insan nereye gideceğini bilemez, ona neyin ve hangi olayın yön vereceği konusunda çok fikri yoktur. Özellikle Türkiye gibi bir eğitim sisteminin içerisinde yoğurulup yetişen bir öğrenci için lisenin ilk yıllarının bir anlamı yoktur çoğu zaman. Nereden bildiğim konusu ise tamamen subjektif olarak kendi düşüncem ve yaşadıklarım.

Benim için lisenin ilk yılları kargaşaydı, arayıştı, ailemden kazanmadığım ve görmediğim düşüncelerin beynime akışı ve onu neredeyse yakma noktasına getirmesiydi. Kitap okuma alışkanlığı, film seyretme isteği, herhangi bir konuda derin bilgiye sahip olma içgüdüsü getirmişti bana. İnsan kelimesinin anlamını ırk ile değiştirmemeyi öğrendim, herkesin gözyaşının aynı renk olduğunu ve neredeyse herkesin dışkısının da aynı renk olduğunu öğrendim. –lütfen sağlıkçılar konuyu saptırmasın.-  Dünyanın oturduğum ilçeden ibaret olmadığını gördüm, neredeyse adamakıllı ilk kez mahalle dışına çıkıyordum. Her şey farklıydı ve ben öğrenmeye, her şeyi absorbe etmeye yemin etmiştim sanki.

Ailemin kardeşime de, bana da sosyokültürel açıdan çok şey sağlamadığını biliyorum. Gelişimine katkı sağlayacak en ufak bir şey dahi yapmamışken hatta önüne tonlarca set çekmişken onu suçlamak çok da faydalı değil, bunun fazlasıyla farkındayım. Fakat ne yapacağımı ben de bilmiyorum.
Yaklaşık olarak bile istediğim hayatı yaşayamasam da bunun hakkında umutlanabiliyorum, iyi ve bilinçli bir ailenin ne demek olduğunu ve insanın hayatında ne gibi farklar yaratabileceğini hayatımın bugüne kadar olan her aşamasında gördüm. El üstünde tutulan çocuklar ile kendi kendine düşe kalka ilerleyen çocuklar arasında zorlanma açısından büyük farklar oluyor. Fakat bunda annem veya babamın da tam anlamıyla ne gibi bir suçu olabilir ki? Özellikle onların da anne babası gibi bir etken varken ortada, yani dedelerim. Okumak onlar için önemli, fakat bunun nasıl sağlanacağı konusunda en ufak bir fikirleri yok. Ödev yapmak önemli, dersler 90-100 olsun, çocuk takdir alsın, bunlar önemli. Fakat alamıyorsa ne yapılacak? Hiçbir fikir yok, ben alıyordum onun için çok üstelemeye gerek yoktu. Peki, çocuğun yüzme öğrenmesi, bir müzik aleti çalması ya da herhangi bir dil konuşması bunlar tamamen önemsiz mi? Karakter olarak düzgün yetişmesi önemsiz mi? Yine hiçbir fikir yok tabi, önce bir okusun her şey olur sonra… Onlar için okuduktan sonra da onların sadece okul bitirmiş formları olmamız yeterli, fazlası önemli değil. Bir de namaz kılsın yeter. Hep onlar diyorum, ama buradan ebeveynler anlaşılmıştır diye umuyorum.


Kendi geçtiğim çoğu noktadan geçmesini kardeşimden de bekliyordum, çünkü o benim kardeşimdi. Ama öyle olmadı. Hatta beklediğim tek bir şey çıkmadı. Yönünü kaybetti, savruldu, kendi içtiği sigaranın dumanında kayıp ve içmiyorum diye ettiği her yalan yeminin arkasına saklanıyor. En hoşlanmadığım seviyedeki kültür düzeyinde ve en nefret ettiğim alışkanlıklara sahip. Aslında başladığı noktada hala ve ben de o noktadan başladım neredeyse. Tabi onun kadar eksilere inmedim, başlangıç çizgisinin bu kadar gerisini boylamadım. Ama eğer bir sıfır noktası ele alacaksak bu noktayı lise başlangıcım olarak ele almak isterim.

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder