6 Şubat 2016 Cumartesi

Bir Düş İçin Ağıt



Kitap Adı: Bir Düş İçin Ağıt

Yazar: Huber Selby Jr.

Sayfa Sayısı: 298

Okuduğum Yayınevi: Ayrıntı Yayınları

Basım: 2 / 2014

 

Kitabı böyle çevrilmiş ama ben filminin çevirisindeki gibi "Bir rüya için ağıt" demeyi seviyorum. Kitap bir bağımlılığın içine çekip erittiği dört insanın hikayesini anlatıyor. Amerikan rüyasının arka perdesinin sinsice aralanmasını anlatan, üslubu ve cümle kalıpları farklı olan bir kitap.

Bir televizyon çalma ile hikaye başlıyor ve bağımlılık nüfuz ettiği damarlardan kitabın sonunda değerli parçaları kopartıyor. Okuduğum başka bir kitapta şöyle bir cümle geçiyordu "Çalmak büyük bir suçtur." Bunu kitapta şöyle açıyordu; yalan söylerseniz insanların doğruyu öğrenme hakkını çalarsınız, bir babayı öldürürseniz çocuğunun babasıyla büyüme hakkını çalarsınız. Çalmak genel bir kavramdır. Bu kitaptaki baş-rolde ise çalmaktan başka bir şey yapmayan bir olgu var: Bağımlılık.



Bağımlılık denilince sadece damara zerk edilen uyuşturucu aklınıza gelmesin. Televizyon, yemek, seks, yalan söylemek, çalmak, çikolata... Hepsi bağımlılık olabilir, bağımlılık adını sizin tutumunuza göre alabilir.

Kitapta sıradan hayatlarını mutlu ve pembe bir dünyaya çevirmeye çalışan üç genç var. Bu gençlerden ikisi ise birbirlerine pamuk ipliğine bağlı bir aşka sahip. Çok sıkıldıkları bu dünyada sıkıntılarını dindirmek, ayaklarını yerden biraz uzak tutmak için esrar sararken bir anda hayaller farklı düşünceleri kamçılıyor. Hayaller için para gerekiyor ve para için de bağımlılık satma fikri akla geliyor. Bu noktada kitaba göre aklınıza uyuşturucu gelebilir sanırım. Ama bağımlılık satılan değil, sahip olunan bir şeydir ve karakterlerin bağımlı olma süreçleri hayalleriyle birlikte başlıyor.

Genç kadın kahramanımız bir ressam. Acıyı dindirmek, hayatını sıradanlıktan yaratıcılığa yüceltmek isteyen naif bir kadın. İstekleri ve sonu gelmeyen dozları bedenini en yüksek doz için takas etmesine sebep oluyor. Pamuk ipliğine bağlı aşk böylelikle bir sızı haline gelip geç kalmış bir dozun acısıyla tamamen unutuluyor.

İkinci kahramanımız ise bir siyahi. Arka sokakların yolunu ve yöntemini iyi bilen, annesinden çok küçükken ayrılmak zorunda kalmış bir yetim. Tek istediği huzur, mutluluk ve kavganın olmadığı bir hayat. Ama bir anda kendisini kavganın tam ortasında buluyor ve acısı ise en iyi kavga bittiğinde hissediliyor.

Yaşlı ve dul olan kahramanımız ise bir televizyon bağımlısı. Kocası yıllar önce ölmüş, tek oğlu ise artık onun yaşamıyor. Oğluna delicesine olan bağlılığını ve yalnızlığını ise televizyonla dindirmeye çalışırken bir televizyon programına çıkacağının sevinciyle zayıflamaya başlıyor. Şarlatan bir doktor ve zayıflama hapı zannedilen uyarıcılarla kahramanın hayatı alt üst oluyor.

Ve ana erkek karakterlerden sonuncusu ise beyaz bir erkek. Hayatının sonuna kadar yanında olacak bir izle devam ediyor yaşamına.

Bağımlılık ve kitap insanın her zaman yarınlarından vazgeçmesi gerekmediğini, bazen yarınla birlikte dünleri de unutmak gerektiğini anlatan en iyi yeraltı edebiyatı eserlerinden birisi.

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder